Osmanlı Mirasının Önemli Mimarlarından Balyan Ailesinin Eserleri ve Hakkında Merak Edilenleri

Günümüzde İstanbul’un silüetini oluşturan pek çok yapıda onların imzası var. 19. yüzyıl mimarisine adını altın harflerle yazdıran Balyan ailesinden bahsediyoruz. Boğazın iki yakasına âdeta bir nakış gibi işledikleri saraylar, nadide güzellikteki camiler ve Avrupai tarzdaki köşkleriyle klasik Osmanlı mimarisini Batı mimarisi ile harmanladılar. Kuşaktan kuşağa Osmanlı saray mimarları olarak görev alan bu aileyi yakından tanımak ister misiniz? Gelin, Balyan ailesi hakkında merak edilenleri ve eserlerine dair detayları birlikte inceleyelim.

Osmanlı Saray Mimarı Olan Ermeni Bir Aile

Balyanlar, Osmanlı hassa mimarları (saray mimarları) olarak 5-6 kuşak boyunca çeşitli eserlerin yapımında görev almış bir aile. Kökenleri konusunda çoğu araştırmacı Kayserili bir Ermeni aile olduğunu söylese de Maraş’ın Bali kasabasından İstanbul’a geldiklerini söyleyenler de var. Dönemin padişahları tarafından saray, cami ve köşk yapımında görevlendirilen aile, klasik mimari anlayışın dışına çıkarak Osmanlı’ya batı tarzdaki mimari unsurları kazandırdılar. Kendi mimari gelenek ve üsluplarını bir sonraki kuşağa aktararak sanatlarını nesiller boyu uygulama fırsatı buldular. Günümüzde her birini hayranlıkla izlediğimiz ve ziyaret ettiğimiz Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve Dolmabahçe Camii bu eserlerden sadece birkaçı.

Hem Osmanlı Hem Cumhuriyet ile Özdeşleşen Bir Saray: Dolmabahçe Sarayı

Günümüzdeki Dolmabahçe Sarayı’nın bulunduğu arazi, adından da anlaşılacağı üzere 17. yüzyılda denizin doldurularak padişahların bir bakıma piknik alanı olarak kullandığı bir yerdi. Burada Beşiktaş Sahil Sarayı olarak isimlendirilen ahşap bir saray inşa edildi ve saray 19. yüzyıla kadar varlığını sürdürdü. Kullanım ömrü dolan bu ahşap saraydan sonra 19. yüzyılda dönemin padişahı Abdülmecid tarafından yeni bir saray yapım emri verildi. Dolmabahçe Sarayı olarak adlandırılan bu yapının inşasına Garabet Baylan ve Nigoğos Balyan tarafından 1843 yılında başlandı. Saray, 1856 yılında tamamlandı. Daha sonra eklenen Veliaht Dairesi, Saat Kulesi ve Hareket Köşkleri ile yapı; günümüzdeki şeklini aldı. Temelde üç bölümden oluşan saray; padişah ailesinin yaşadığı harem ile devletin yönetildiği selamlık bölümü, bayram ve törenlerde yabancı misafir ziyaretlerinde kullanılan muayede salonundan oluşur.

Batı tarzı mimari üsluplarının Osmanlı kültür ve sanat ögeleriyle harmanlanması ile tasarlanan sarayda duvar süslemeleri ve dekorasyon için Hereke halıları, yıldız porselenler, Baccarat kristaller, yabancı devlet adamlarından gelen armağanlar ve Batılı ressamların resimleri tercih edildi. Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk tarafından da 4 yıl boyunca çalışma alanı olarak kullanıldı. Atatürk 10 Kasım 1938 sabahı saat 09.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu. 

Yıldız Parkı’na Komşu, Zarif Bir Saray: Çırağan Sarayı

Çırağan Sarayı’nın adı, Farsça “ışık dolu” anlamına gelen çerağ kelimesinden türetilerek konur. Sarayın yapımına Sultan Abdülmecid döneminde 1857 yılında başlansa da saray, 1871 yılında Sultan Abdülaziz döneminde tamamlanır.

Sultan Abdülaziz Çırağan Sarayı’nı yaptırmadan önce Elhamra Sarayı ve diğer doğu üsluplarıyla inşa edilmiş yapıları incelemesi için mimarları yurt dışına gönderir. Amacı Doğu üslubuyla bir saray inşa ettirmek olsa da sarayın planı tam 20 kez değişir ve ortaya Batı üslubuyla inşa edilen bir saray çıkar. Sarayın yanındaki Beşiktaş Mevlevihanesi’nin yıkılarak saray inşaatına eklenmesi düşüncesi halk arasında uğursuzluk olarak değerlendirilince Sultan Abdülaziz bu sarayı terk ederek yeniden Dolmabahçe’ye yerleşti. 

Sarkis Balyan ve ortağı Kirkor Narsisyan tarafından tasarlanan saray, toplam 80 bin metrekarelik alana kurulu. Arkasında Yıldız Parkı ve Yahya Efendi Türbesi olan saray, tarih boyunca pek çok olay atlattı. 1910 yılında çıkan yangında harabe olan yapı restore edilerek 1980’li yıllarda restore edildi. 1990 yılında otel, 1992’de da saray açıldı. Bu dönemde Çırağan Saray’ı Pavarotti, Bill Clinton, Kofi Annan ve Sting gibi pek çok ünlü ismi ağırladı. 

Üsküdar’ın Denize Sıfır Olan Sarayı: Beylerbeyi Sarayı

Üsküdar’ın Beylerbeyi semtinde denize sıfır olarak inşa edilen saray, 1861-1865 yılları arasında Sultan Abdülaziz’in emriyle Mimar Sarkis Balyan’a yaptırılır. Sultan Abdülaziz’in deniz merakından ötürü denize sıfır konumlanan sarayda üç adet ek köşk bulunur. Sarı Köşk, Ahır Köşk ve Mermer Köşk sarayı eşsiz kılan mimari detaylarla dolu.

Sarayın bazı tavan süslemeleri ve kartuşlarında dikkat çeken deniz ve gemi resimleri, Abdülaziz’in deniz sevgisini göstermesi açısından önemli. 2500 metrekarelik alana inşa edilen sarayda, dönemin yabancı misafir ve devlet adamları ağırlandı. Yazlık saray olarak inşa edilen yapıda Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph, Alman İmparatoru II. Wilhelm, Karadağ Prensi Nikola ve Fransız İmparatoriçesi Eugénie gibi isimler misafir edildi. 

Batı ve Doğu üsluplarından izler taşıyan 3 katlı, 24 odalı sarayın taban döşemeleri Mısır’dan getirtildi. Türk-Hereke yapımı halılar, Fransız Baccarat kristalinden yapılan avizeler; Çin, Alman, Fransız, Japon ve Yıldız porseleni vazolarla döşeli sarayda altın varaklar, freskler ve el işçiliği işlemeler hemen dikkat çeker. 

Sıra Dışı Mimari Özellikleri Olan Bir Cami: Dolmabahçe Camii

Baylan ailesi tarafından inşa edilen, Beşiktaş ve Kabataş arasında yükselen bu zarif cami, Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından yaptırıldı. Osmanlı klasik camilerinden ayrışan ince uzun minareleri, yuvarlak pencereleri, kare yapısı ve bir tavus kuşunu andıran görüntüsüyle Beşiktaş’ın silüetini oluşturan yapıların başında gelir. Tek şerefeli iki minareden oluşan yapı, tamamen taş ve mermer kullanılarak inşa edildi. Kubbe iç kısımları yağlı boya ve yaldız kalem işiyle tamamen Batı tarzında süslenen caminin mihrap ve minberinde renkli mermerler üzerine barok tarzı bezemeler yerleştirildi. 

Bezmiâlem Valide Sultan cami inşaatı tamamlanmadan vefat edince camiyi oğlu Sultan Abdülmecid tamamlattı. Yapı, tamamlandığı 1853 yılından 1948 yılına kadar cami olarak kullanıldı. 1948 yılında Dolmabahçe Meydanı yapımı çalışmalarında caminin avlusu çöktü. Kitabesi taşınarak caminin kıble dış duvarına yerleştirildi. Tek bir merkez kubbe üzerine inşa edilen cami, günümüzde boğazı selamlayan ender camilerden biri olarak hâlâ ayakta. 

Yıldız Parkı İçinde Tek Katlı Bir Köşk: Malta Köşkü

Günümüzde Yıldız Parkı içinde, Yıldız Sarayı’na komşu olan ve Baylan ailesinin imzasını taşıyan bir köşk bulunur. Malta Köşkü ya da Çadır Köşkü olarak bilinen bu yapı, Malta’dan getirilen taşlarla inşa edildi. 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından inşa ettirilen yapı, tavan süslemeleri ve altın varaklı aynasıyla dikkat çeker. Başarısız taht girişimlerine ev sahipliği yapan köşkte zamanın devlet adamlarından Mithat Paşa’nın yargılanma işlemleri de yapıldı.

Belli bir süre kullanılmayan köşk, 1941 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Belli bir süre pastane olarak kullanılan köşk, daha sonraları müze olarak hizmete açıldı. 1995 yılında yapılan kapsamlı restorasyondan geçen saray, günümüzde sosyal tesis olarak kullanılıyor. 

Balyan Ailesinin Eserlerini Keşfederken Pera Palace Hotel’de Konaklayabilirsiniz!

İstanbul’un tarihine damga vuran Balyan ailesinin eşsiz mimari eserlerini keşfetmek için İstanbul’u ziyaret edecekseniz bu deneyimi harika bir konaklama ile taçlandırmaya ne dersiniz? Pera Palace Hotel, bu tarihî yapılara olan ideal konumuyla size unutulmaz bir konaklama deneyimi sunar. Otelde konaklayarak Baylan ailesinin eserlerini ulaşım zorluğu yaşamadan kolayca ziyaret edebilirsiniz. Tarih sayfalarında gezinirken yine tarihe tanıklık etmiş Pera Palace Hotel’in büyüleyici atmosferinde unutamayacağınız anılar biriktirebilirsiniz. Fransız, İtalyan ve Türk mutfağına ait birbirinden güzel lezzetleri tadabilir; otelde konaklamış en değerli konuklarımızdan Mustafa Kemal Atatürk’ün müze odasını ziyaret edebilirsiniz. Siz de İstanbul gezinizi unutulmaz kılacak bir konaklama için hemen Pera Palace Hotel ile iletişime geçebilir ve rezervasyon yaptırabilirsiniz.

 

Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir: 

Osmanlı Saray Mutfağının En Leziz ve Özel 10 Yemeği

19. Yüzyıl Osmanlı Şaheserlerinin Mimarı Alexandre Vallaury

Beyoğlu’nun Kalbi Pera’nın İlgi Çeken Tarihi

İstanbul’un Gizemli Yeraltı Dünyasına Kapı Açan 6 Sarnıç 

Beyoğlu Karaköy Tüneli’nin Etkileyici Hikâyesi

İletişime Geçin