İstanbul’un La Belle Epoque’na Yolculuk: Patisserie De Pera
La Belle Epoque, dünya çapında savaşların azaldığı, sanatın yükselişe geçtiği, rüya gibi bir dönem. Kimileri onu Altın Çağ, kimileri de Güzel Çağ olarak adlandırıyor. Modada haute couture ekolünün oluştuğu, mimaride art nouveau akımının başladığı, özgürlükçülüğün, kültürel modernizm ve teknolojik inovasyonun en üst seviye ulaştığı, adeta hayata yeniden başlanan bir dönem!
19. yüzyılında sonu ile 20. yüzyıl başında yaşanılan bu dönemde telgraf, otomobil, uçak ve sinema gibi etkisi çok büyük icatlara tanıklık edilirken, Henri de Toulouse-Lautrec, Paul Gauguin ve Auguste Rodin gibi sanatçılar en meşhur eserlerini üretmiştir. Türkiye’de de bu küresel rüzgarın esintileri Edebiyat- Cedide akımı temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem ve Tevfik Fikret gibi yazarlarımızın kaleminde hissedilirken İstanbulin giyen ve Fransızca konuşabilen memurların, ilk yerli gazetecilerin ve meşhur Galata bankerlerinin boy gösterdiği Beyoğlu yakın gelecekteki büyük değişimlerin ortasında yer alacaktır. İstanbul için belki de o dönemden kalan en önemli miras, 1895’te kapılarını misafirlerine açan ve hala orjinal halinde korunan Pera Palace Hotel’dir.
Modern İstanbul’un doğuşuna tanıklık eden Pera Palace Hotel, 130 yıllık tarihiyle misafirlerini ufak bir yolculuğa çıkarıyor. Kuruluşundan itibaren; Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Agatha Christie, Greta Garbo, Ernest Hemingway, Pierre Loti gibi ulusal ve uluslararası sayısız önemli konuğu ağırlayan Pera Palace, ilham perilerinin peşinden gitmek için en doğru adres olabilir! Ana girişin tam yanında yer alan Patisserie de Pera ise pastel tonlarında bir dekor içerisinde, tüm ziyaretçilerini, İstanbul’un La Belle Epoque’na doğru tatlı bir yolculuğa davet ediyor.
Bazı mekanlar vardır ki, kendiliğinden, uğraşsız size özel anlar yaratır, bir hikâyenin kahramanı yapar sizi. İşte burası da öyle bir yer. İçeri girer girmez koşulsuz sevginin ve şefkatin sembolü pembeler, kristaller, zarif porselenler, gümüş çatal bıçaklar, duvardaki tarihi belgeler. Her şey mutlak bir harmoni içerisinde. O yüzdendir ki insanın ruhuna iyi gelen bir yanı var Patisserie de Pera’nın.
2013 yılında İngiliz Mimar Anouska Hempel’in dokunuşuyla yenilenen tasarımı, rengârenk makaronları, glutensiz limonlu cheesecake’i ve ev yapımı çikolatalarının yanında Patisserie de Pera’nın bir alamet-i farikası daha var! İnsanın içine işleyen nefis kahve kokusu! Onun da sebebi kahve çekirdeklerinin anlık olarak çekilmesi…
İstanbul’un La Belle Epoque’na Adım Adım
İsanbul’un La Belle Epoque’u en güzel yürüyüş rotasıyla hissedilir. Karaköy İskelesi yakınındaki Abed Han’dan başlayıp yürüyüş rotanıza İstanbul’un Galata semtindeki Bankalar Caddesi ile Banker Sokağı birleştiren art nouveau üsluplu Kamondo Merdivenleri ile devam edebilirsiniz. Döner bir şekilde ve iki parça olarak tasarlanan bu merdivenler, Abraham Salomon Kamondo tarafından, torunları için yaptırılıyor. Okula daha rahat gidip gelebilmeleri için…
Ardından bir sergi ve müze alanı olarak kullanılan Galata Kulesi’ne rotanızı çevirebilirsiniz. “Biraz hayal kurmak hiç fena olmaz.” derseniz, bir sonraki adım, Serdar-ı Ekrem sokağında yer alan Doğan Apartmanı’ olabilir! Avlusunu, içinde yaşayan insanların hikâyelerini düşünürken biraz nefes alma molası… Son durağımız, kitapların yazıldığı, antlaşmaların yapıldığı, en gizli ve en özel sırlara tanıklık eden Pera Palace Hotel… Müze-otel özelliği taşıyan bu gizli zaman makinesini de adım adım keşfetmeyi ihmal etmeyin ama önce Patisserie de Pera’da ufak bir kahve ve tatlı molası!
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
İstanbul’un Kendilerine Özgü Tatlarıyla Damak Çatlatan En Köklü 9 Pastanesi
İstanbul’un Tarihe Tanıklık Eden Pastaneleri