Beyoğlu’nun Tarihi ve Birbirinden İhtişamlı Apartmanları
İstanbul’da sanat ve edebiyat ortamının bir numaralı adresi Beyoğlu, köklü bir tarihe sahip. Osmanlı devrinde 16. yüzyılda şehirleşmeye başlayan ve adına “Pera” denilen Beyoğlu, başlarda gayrimüslimlerin yerleşim yeriydi. 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar gelen süreçte tamamen bir Avrupa kenti görünümünü kazanan bölgede; yabancı ülkelerin elçilikleri ve Avrupai tarzda mekanlar inşa edildi. Gelin, bu yapılara ve adını bölgeden alan Pera Palace Hotel’e göz atalım.
1. Frej Apartmanı
Frej Apartmanı, Bankalar Caddesi’nin sonunda konumlanıyor. Şişhane Meydanı’nı ve Haliç manzarasını panoramik olarak gören görkemli bina, Beyrutlu Selim Hanna Frej tarafından yaptırıldığı için bugün hâlâ “Frej Apartmanı” olarak anılıyor. Rum kökenli Alexandre D. Néocosmos Yénidunia ve C.P. Kyriakidés tarafından dört yılda inşa edilen apartman 1905 yılında tamamlandı. Bina, barok tarzın daha basitleşmiş bir yorumu olan Art Nouveau mimari stilinin klasik bir örneği.
Binanın Tepebaşı’na bakan ön cephesinde ihtişamlı süslemeler bulunsa da, önü açık olmayan sağ ve sol cepheleri daha sade bir tasarıma sahip. Fakat apartmanın gösterişli görünümünün arkasında trajik bir öykü saklı. Bina, Hanna Frej’in ölümüyle Frej ailesinin çocuklarından Angel’in velayetine geçti. Angel Frej’in eşi Feridun Dirimtekin’in trajik bir şekilde ölmesiyle beraber mali problemler başladı. Akıl hastanesi ve huzureviyle devam eden hikaye ölümle sonlandı. Neticede, şaşaalı bina Frej ailesinin elinden çıkarak günümüze ulaştı.
2. Mısır Apartmanı
İstiklâl Caddesi’nde konumlanan Mısır Apartmanı, İstanbul’un ilk betonarme binalarından biri. Art Nouveau tarzında yapılan bina, Osmanlı İmparatorluğu’nun saygın devlet adamı Abbas Halim Paşa’nın isteği üzerine inşa edildi. Mimarı Ermeni asıllı Hovsep Aznavuryan olan binanın yapımına 1905 yılında başlandı. Yapımı beş yılda tamamlanan apartmanın malzemeleri inşa sürecinde Fransa’dan getirildi. Bina Halim Paşa’nın şahsi konutu olarak tasarlansa da, onun ölümünden sonra katlar ayrılarak dairelere bölündü. Ön cephesinde Fransız tarzı balkonlar ve heykeller bulunan bina, hâlâ İstiklâl Caddesi’nin en göz alıcı yapılarından bir tanesi.
3. Cercle d’Orient
1883 yılında inşa edilen Cercle d’Orient, o dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı’yla olan ilişkilerinde önemli rol oynayan Abraham Paşa tarafından yaptırıldı. Fransız asıllı Osmanlı vatandaşı Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan bina 19. yüzyıl sonlarında Beyoğlu’nun en çok uğranan mekanı haline geldi. Anıtsal bir cepheye sahip olan bina; insan ve hayvan figürleriyle süslendi. Zamanla el değiştiren ve parçalara bölünen binada pek çok farklı dükkan açıldı. Cumhuriyetin ilanıyla adı “Büyük Kulüp” olarak değişen bina; Emek Sineması ve İnci Pastanesi gibi klasik mekanların ilk adresi olması yönüyle de tarihi öneme sahip.
4. Doğan Apartmanı
Galata’nın gözdesi Serdar-ı Ekrem Sokağı’nın karakteristik binalarından olan Doğan Apartmanı’nın yapımına 1892 yılında başlandı. Yapımı üç sene süren bina ilk olarak Prusya Devleti’nin elçilik binası olarak inşa edildi. Cephesinde Avrupa tarzlı binalarda görmeye alışık olduğumuz heykel ve süslemeler bulunmayan sade bina, buna rağmen son derece şık bir görünüme sahip. Pera’nın en hareketli zamanlarının gözdesi olan Doğan Apartmanı, o günlerde sahibine göre isim değiştiriyordu. 1942 yılında Kazım Taşkent binayı satın aldı ve bir kaza geçirip ölen oğlu Doğan’ın adını apartmana verdi. Sanat camiasından pek çok ismin ikamet ettiği binada, günümüzde yalnızca belirli kişilerin ev sahibi olmasına izin veriliyor.
5. Decugis Evi
1881 yılında Fransız Décugis ailesinin kışlık konut olarak yaptırdığı apartman Art Nouveau tarzının örneklerinden biri. Beyoğlu’ndaki ilk taş yapılardan biri olan Décugis Evi’nin sahibi Mr. Henri Hypollite Décugis, ailesiyle beraber 60 yıl boyunca bu evde yaşadı. Antika ticaretiyle uğraşan Hypollite Décugis; iş ahlakı ve dürüstlüğü nedeniyle çevrede çok sevilen bir insandı. Beyoğlu’ndaki pek çok binada imzası bulunan Alexandre Vallaury’nin tasarladığı nefis bina neo-barok bir üsluba sahip. Günümüzde alt katında restoran bulunan binanın üst katları ise otel olarak kullanılıyor.
6. Botter Apartmanı
yüzyılın ilk yıllarında inşa edilen Botter Apartmanı o dönemler bir moda eviydi. Moda evi olarak kullanılmasının sebebi, binanın Hollanda uyruklu saray terzisi Jean Botter tarafından yaptırılmasıydı. İtalyan mimar Raimondo D’Aronco’un eseri olan yapı, İstanbul’da hem iş yeri hem de konut olan ilk yapı olarak kabul ediliyor. Bodrumuyla beraber toplam yedi katlı olan bina, ön cephesindeki çiçekler ve insan başı figürleriyle Art Nouveau mimari stilinin başarılı bir örneği.
7. Pera Palace Hotel
Meşrutiyet Caddesi’nde yer alan Pera Palace Hotel, günümüzde müze otel olarak kullanılıyor. Romanlara ve filmlere konu olan Orient Ekspresi, İstanbul-Paris tren seferlerine başlayınca Avrupa standartlarına uygun bir otele ihtiyaç duyuldu ve 1892’de Pera Palace Hotel’in yapımına başlandı. Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan ikonik yapı; Art Nouveau, neoklasik ve oryantalist mimari üslupları bir arada barındıran eklektik bir tarza sahip. Otel, Mustafa Kemal Atatürk ve Agatha Christie gibi ünlü konukların odasını görmek, dönemi ve zamansız tarihi yaşamak isteyenlerin vazgeçilmez adresi.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
Pera Palace Hotel Hakkında Duyunca Çok Şaşıracağınız 14 Bilgi
İstanbul’un Tarihe Tanıklık Eden Pastaneleri
Türkiye’de Yer Alan Eski Çağlara Ait 7 Antik Kent
İstanbul’da Batılı Tarzda Yapılmış 10 Tarihi Yapı ve Hikayeleri
İstanbul’un Bilinmeyen Tarihi 7 Tepesi ve Üzerindeki Tarihi Yapılar