İstanbul’un Gizemli Yeraltı Dünyasına Kapı Açan 6 Sarnıç
Roma İmparatorluğu’ndan Bizans İmparatorluğu’na ve Osmanlı Devleti’ne kadar binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan İstanbul, tarihî zenginlikleriyle dikkat çekiyor. Bu zenginliklerden biri de hiç şüphesiz, sarnıçlar! İstanbul’un tarihî yarımadasına âdeta mozaik gibi işlenen sarnıçlar, birer zaman kapsülü gibi ziyaretçilerini geçmişe götürüyor. Her biri, özenle işlenmiş mimarisi ve sırlarla dolu atmosferiyle şehrin derinliklerindeki görkemli tarihsel mirası gün yüzüne çıkarıyor. Gelin, İstanbul’daki tarihî sarnıçların gizemli dünyasını birlikte keşfedelim.
Yerin Altında Mitolojik Bir Anıt: Yerebatan Sarnıcı
İstanbul’da en çok ziyaret edilen sarnıcın Yerebatan Sarnıcı olduğunu söylemek mümkün. MS 475 yılında bir yangında kül olan bazilika üzerine 532 yılında yapıldığından halk arasında Bazilika Sarnıcı olarak da bilinir. Sarnıç, suyun içinde yükselen ve yansımadan dolayı sayısız gibi görünen tam 336 tane sütunu ve efsanelere konu olan ters Medusa başıyla dikkat çeker.
Loş ışıklar altında son derece mistik bir görünüme sahip olan Yerebatan Sarnıcı, dilek dilemek için bozuk paraların atıldığı bir balıklı havuza sahiptir. Yaklaşık 10.000 m² alanı kaplayan bu devasa yapı, tarihî ve mitolojik unsurları bir araya getirerek İstanbul’un etkileyici atmosferini solumanızı sağlar.
İstanbul’un İkinci Büyük Sarnıcı: Binbirdirek Sarnıcı
Bizans İmparatorluğu döneminde şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla 4. yüzyılda inşa edilen sarnıç, toplamda 224 adet sütuna sahip. Günümüze ulaşamamış olan Filoksenus Sarayı’nın su gereksinimini karşılaması nedeniyle aynı zamanda Fleksenas Sarnıcı olarak da isimlendirilir.
Sütunların tepeleri kesik piramit şeklini andırır ve her birinde Yunanca işaretler bulunur. Bu işaretlerin yapının inşaatında emeği geçen işçilerin tarihe not düştükleri izler olduğu düşünülür. Günümüzde ise ağırlıklı olarak etkinliklere ev sahipliği yapar; düğünler, yemekler, konserler, sergiler ve defileler bu tarihî sarnıcın günümüzdeki varlığına renk katar.
360 Derece Zaman Yolculuğu: Şerefiye Sarnıcı
İstanbul’un tarihî dokusunu oluşturan gizemli yapıların arasında, II. Theodosius’un hükümdarlığı döneminde, yani 428-443 yılları arasında inşa edilen Şerefiye Sarnıcı; zamana direnmiş bir anıt olarak bizleri karşılar. Bu dikdörtgen planlı yapı, İstanbul’un suyunu Bozdoğan Kemeri vasıtasıyla şehre ulaştırmak için inşa edildi. Marmara Adası’ndan getirilen mermerlerle yapılan 32 sütun, akantus (ayı pençesi) yaprakları ile süslenmiş başlıklarıyla dikkat çeker.
Binbirdirek’ten daha genç, Yerebatan’dan ise daha eski olan Şerefiye Sarnıcı; Pierre Loti Caddesi üzerinde tarih kokan taş duvarlarıyla ziyaretçilerini bekler. Şerefiye Sarnıcı’nı eşsiz kılan bir diğer özellik ise artırılmış gerçeklik deneyimi sunan 360 derece Projection Mapping sisteminin dünyada uygulandığı en eski yapı olması.
Restorasyonda Ortaya Çıktı: Nuruosmaniye Mahzeni
Nuruosmaniye Camisi’nin derinliklerinde, zamanın unuttuğu bir hazine yeniden gün yüzüne çıktı. 2013 yılında gerçekleştirilen çalışmalar sonucu, 270 yıl boyunca gözlerden uzak olan 825 metrekarelik mahzen gün yüzüne çıkarıldı. Mahzen, revaklı avlusu ve sütunlarıyla tipik bir su sarnıcı gibi görünür.
Nuruosmaniye Mahzeni, zamanın içinde kaybolmuş detayları ve geçmişin izlerini içinde barındırır. On dokuz ayrı bölümden oluşan bu tarih hazinesi, önceleri geçici bir sergi alanı olarak kullanılıyordu. Günümüzde Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün denetiminde, başta Yeditepe Bienali olmak üzere İstanbul’un kültür, sanat ve turizmine katkı sunan etkinliklere ev sahipliği yapmakta.
Piri Mehmet Paşa Camii Altındaki Gizli Hazine: Zeyrek Sarnıcı
Pantokrator Manastırı’nın sarnıcı olarak bilinen bu eser, son yıllarda gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları sayesinde gün yüzüne çıkarıldı. Unkapanı Sarnıcı olarak da bilinen Zeyrek Sarnıcı’nı diğer yapılardan ayıran en önemli özellik, 16. yüzyılda inşa edilen Piri Mehmet Paşa Camii’nin altında yer alması. Cami, sarnıcın tarihî atmosferi ile etkileyici bir kontrast oluşturarak ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor.
Sarnıcın hemen yakınında bulunan ve Pantokrator Manastırı’nın dönüştürülmesiyle kullanılan Zeyrek Camii ise göz alıcı mimarisiyle sarnıca komşuluk eder. Eğer tarihî yarımadanın eşsiz manzarasını keşfetmek ve Bozdoğan Kemeri’yle beraber şehrin siluetini görmek istiyorsanız, Zeyrek Sarnıcı’nın yer aldığı bölgeyi mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Hippodrome’dan Günümüze Ulaşan Tek Yapı: Sphendon Sarnıcı
Sphendon Sarnıcı, etrafı sütunlarla çevrili Hippodrome’un güneybatı ucunda yer alır. Gösterişli yarışlara ve imparatorun tahtının görkemli yüceliğine en uzak noktada bulunduğu için genellikle alt tabakadan gelen insanların toplandığı bir alan olarak bilinir. MS 557 yılında İstanbul’u yıkan depremde zarar gören bu yapı, 9. yüzyılda odaları ve koridorları kapatılarak bir sarnıç hâline getirildi. Sphendon Sarnıcı, devrin gezginlerini de etkisi altına almış olacak ki 1389-91 yılları arasında kenti ziyaret eden bir Rus seyyah tarafından detaylı bir şekilde anlatılmıştır.
Günümüzde, bu tarihî mekânın üzerinde yükselen Sultanahmet Camii’nin imarethanesi, Marmara Üniversitesi Rektörlük Binası ve Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi gibi yapılar bulunur. Bu görkemli eser, zamanın izleriyle dolu bir hikâyenin şahidi olarak İstanbul’un zengin tarihini gözler önüne seren yapılardan biri.
Görkemli Sarnıçlardan Mistik Atmosfere: Pera Palace Hotel
1888 yılında Orient Express yolcularının konaklayabileceği Avrupai tarzda bir otel fikrinden yola çıkılarak inşa edilen Pera Palace Hotel, günümüze kadar binlerce kişiyi ağırladı. Dünyaca ünlü pek çok sanatçı, devlet adamı, şair ve yazar Pera Palace Hotel’in ziyaretçileri arasında yer aldı.
Son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde ilklerin oteli olma özelliği de Pera Palace Hotel’e ait. Otel; ilk elektriğin verildiği, elektrikli asansörün ve akar sıcak suyun ilk kez kullanıldığı yapı olarak tarihteki yerini aldı. Âdeta bir nakış gibi işlenmiş duvarları, Kubbeli Salon’da yankılanan müzik sesleri ve ağırladığı tarihî kişiliklerle Pera Palace Hotel, sizlere tarih ve yaşanmışlık dolu eşsiz bir deneyim sunuyor. İstanbul’un gizemli yeraltı dünyasını keşfe çıktıktan sonra tarihî yarımadaya komşu, ikonik bir konaklama deneyimi yaşamak veya kısa bir mola vermek isterseniz Pera Palace Hotel tam size göre!
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
Beyoğlu’ndaki Tarihi Binalar ve Hikayeleri
İstanbul’da Mutlaka Görmeniz Gereken 10 Tarihi Yapı
İstanbul’da Yer Alan 10 Sanat Galerisi
İstanbul’da Mutlaka Ziyaret Etmeniz Gereken 8 Müze
İstanbul’u Kültür Turizmi Amaçlı Ziyaret Edeceklerin Mutlaka Uğraması Gereken 12 Mekân