Türkiye’nin En Değerli Tarihi Yapıları
Tarih boyunca birçok farklı medeniyetin merkezi olan Türkiye, oldukça zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Neredeyse her köşesi geçmişin izlerini taşıyan bu topraklar, Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na kadar birçok medeniyetin önemli tarihî yapılarına ev sahipliği yapar. Günümüzde hâlâ ayakta kalmayı başaran bu yapılar, eşsiz mimarisiyle ve ince işçilikleriyle her gün binlerce turisti ağırlamaya da devam eder. Gelin, Türkiye’nin farklı şehirlerinde yer alan en değerli tarihî yapıları birlikte inceleyelim.
İhtişamlı Bir Yapı: Selimiye Camii, Edirne
Mimar Sinan’ın ustalık dönemi eseri olarak kabul edilen Selimiye Camii, mimarlık sanatının en ihtişamlı örneklerinden biridir. 16. yüzyılda Sultan II. Selim adına yaptırılan caminin inşaatına, 1568 yılında başlanır. Yoğun çalışmalar sonucunda yapımı yedi yılda tamamlanan Selimiye Camii, dört minaresiyle ve görkemli kubbesiyle, Osmanlı mimarisinin estetik özelliklerini yansıtan en değerli eserlerdendir. İç tasarımında mermer, ahşap, sedef, taş gibi malzemelerin kullanıldığı cami; ince işçiliğiyle ve 101 farklı lale deseninin yer aldığı çini süslemeleriyle, yıllardır ziyaretçilerini kendine hayran bırakmaya devam eder.
Şehrin En Özel Simgesi: Taşköprü, Adana
4. yüzyılda yaptırılan Taşköprü, Roma dönemi eseridir ve Adana’nın en özel simgelerinden biri kabul edilir. Roma İmparatoru Hadrianus döneminde inşa edilen bu yapı, 319 metre uzunluğundadır ve 21 yuvarlak kemere sahiptir. Ancak bu kemerlerden sadece 14’ü günümüze ulaşmayı başarmıştır. Seyhan Nehri’nin iki yakasını birbirine bağlayan bu köprü, dönemin en önemli ticaret yolu olan İpek Yolu’nun da üzerinde bulunur. Yıllar boyunca birçok kez restore edilen Taşköprü, 2008’de tamamlanan son restorasyon çalışmalarının ardından orijinal yapısına uygun olarak yenilenmiştir. Şehrin kalbinde yer alan bu yapı, sunduğu eşsiz Seyhan Nehri manzarasıyla da yerli ve yabancı birçok turisti âdeta büyüler.
Tarihî ve Gizemli: Yerebatan Sarnıcı, İstanbul
532 yılında Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından inşa ettirilen Yerebatan Sarnıcı, 80.000 ton su depolama kapasitesiyle ve her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütunuyla, İstanbul’un en büyük kapalı sarnıcıdır. Bu sarnıç, yüzyıllar boyunca su yollarından ve yağmurdan elde edilen suyu, imparatorların ikamet ettiği saraya ve çevresindeki yapılara dağıtarak şehrin su ihtiyacını karşılamıştır.
1987 yılında müze olarak ziyarete açılan bu eşsiz yapı, Bill Clinton ve Thomas Klestil gibi birçok yabancı bürokrat tarafından da ziyaret edilmiştir. Yerebatan Sarnıcı; 2022 yılında gerçekleştirilen kapsamlı restorasyon çalışmalarından bu yana sergilere, çağdaş sanat gösterilerine ve kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yaparak sanatseverleri ağırlamaya devam ediyor.
Osmanlı Devleti’nin Son Yönetim Merkezi: Yıldız Sarayı, İstanbul
Türk İslam saray mimarisinin değerli örneklerinden biri olan Yıldız Sarayı, Osmanlı Devleti’nin İstanbul’da inşa ettirdiği son büyük saray olma özelliğine sahiptir. Bahçeleriyle, seralarıyla, havuzlarıyla ve köşkleriyle günümüzde de ziyaretçilerini büyüleyen bu yapı, Sultan III. Selim zamanında yapılsa da Sultan II. Abdülhamid ile özdeşleşmiştir. Padişah, 33 yıl boyunca ülkeyi bu saraydan yönetmiştir. Saray, bir dönem saray görevlilerinin de içinde bulunduğu 12.000 kişilik büyük bir nüfusu da bünyesinde barındırmıştır. Yıldız Sarayı, Osmanlı Devleti’nin son yönetim merkezi olarak da ayrı bir öneme sahip yapılardan biridir.
Tarihe Tanıklık Eden Yapı: Cumhuriyet Müzesi, Ankara
Günümüzde Cumhuriyet Müzesi olarak bilinen bu yapı, 1923 yılında Cumhuriyet Halk Partisi binası olarak inşa edildi. Bu bina daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının yetersiz kalması nedeniyle, Atatürk’ün talimatlarıyla 18 Ekim 1924’ten itibaren meclis binası olarak hizmet vermeye başladı.
Cumhuriyet’in gelişiminin ve çok partili hayata geçişin canlı tanığı olan bu yapı, 1960 yılına kadar işlevini sürdürmeye devam eder. 1981 yılından itibarense Cumhuriyet sevgisini kalbinde hisseden ziyaretçilerini ağırlayan Cumhuriyet Müzesi’nde; meclis olarak hizmet verdiği döneme ait fotoğraflar, ilk üç cumhurbaşkanının özel eşyaları, alınan kararlar ve kanunlar sergileniyor.
Zamana Meydan Okuyan Yapı: Pera Palace Hotel
Orient Express’in Paris ve İstanbul arasında sefer düzenlemeye başlamasıyla birlikte, yurtdışından gelen misafirlerin konaklayabileceği, yüksek standartlara sahip bir otel ihtiyacı doğmuştu. Bu ihtiyaç doğrultusunda 1895 yılında inşa edilen ve İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde yer alan Pera Palace Hotel, Türkiye’nin Avrupa standartlarındaki ilk oteli kabul edilir. Dönemin en ünlü mimarlarından biri olan Levanten mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa ettirilen otelde; neoklasik, art nouveau ve oryantalist mimari tarzları kullanılır. Doğu ve Batı mimarisinin eşsiz bir örneği olan Pera Palace Hotel, ayrıca İstanbul’un ilk elektrikli asansörüne sahip olma ve İstanbul’da Osmanlı sarayları dışında elektrik verilen tek otel olma özelliğine de sahiptir. Tarih boyunca Mustafa Kemal Atatürk, Agatha Christie, Ernest Hemingway gibi ünlü isimleri ağırlayan otel, çok sayıda bürokrattan ve yazardan ilham alınarak dekore edilmiş farklı konseptlere sahip odalarıyla da misafirlerine eşsiz bir deneyim sunuyor. Siz de bu görkemli otelin büyüleyici atmosferini deneyimlemek ve kısa bir zaman yolculuğuna çıkmak için Pera Palace Hotel ile iletişime geçebilir, rezervasyonunuzu hemen yaptırabilirsiniz.